İster,
"ders alınmazsa tarih tekerrür eder" diyelim, isterse
"ati (gelecek) de senden sorar hesap ..."
Bugün, stratejik
kararları cesaretle alan
Türkiye, yarının kuşaklarınca
yargılanmanın kaçınılmaz
kader olduğunun
bilinciyle, o hesaplaşmadan
alnının akıyla çıkmanın
gayreti ile yoluna devam ediyor.
Suriye'nin kuzeyindeki kurguya, İran üzerindeki baskıya, Doğu Akdeniz'deki paylaşım kavgasına baktığımızda ülkemizin bekasını doğrudan ilgilendirdiğini hemen görebiliyoruz. Yeni küresel denklem, bu coğrafyada iki devletin çıkarlarını bizzat hedef alıyor. Bir yanda enerji açığı bulunan Türkiye, diğer yanda enerji ihracatçısı Rusya. Türkiye, yakın çevresindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarına erişmeyi isterken Rusya da zengin kaynaklarını güvenli ve alternatif kanallardan uluslararası pazarlara sunmayı önemsiyor.Doğu Akdeniz'de ABD öncülüğünde İngiltere, Fransa, İtalya himayesinde İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin kurduğu enerji ittifakının Türkiye ve Rusya'ya karşı konumlandığı gün gibi ortaya çıkıyor.
Türkiye için iki kritik pozisyon söz konusu...
1- Yıllık enerji ithalatı 45 milyar dolar civarında seyreden Türkiye, Doğu Akdeniz'de keşfedilen rezervlerle en az beş asırlık ihtiyacını karşılama imkanına sahip.
2- Ve tabii ki Kuzey Suriye! Burada oluşturulmak istenen devletçik, güvenlik tehdidine ilave olarak İran, Irak, Suriye hattındaki enerji havzasının Türkiye by pass edilerek Akdeniz'e indirilmesine alet edilecek!
Rusya ise diplomaside enerji kartını kullanamayacak. Avrupa'ya sattığı doğalgazına, Akdeniz'den rakip çıkması ile fiyat avantajını ve politik gücünü kaybedecek.
Bütün bu hususların iç siyasetle ilgisine gelince...
Ekonomi, dengelenme
sürecinde,
AK Parti'nin içinden
oluşumlar türetilmekte,
Yerel seçimlerle birlikte farklı
bir siyasi atmosfer ve seçmen karakteri
üretilmekte,
FETÖ, PKK, DEAŞ'la ve şer
cephesinin kuklacılarıyla her alanda
mücadele sürmekte,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi ise yeni yeni yerli yerine oturmakta...
Böylesine ince çizgide, siyasetin kaynaması, dışarıya odaklanma sorunu yaratabileceği gibi devamlı dikiz aynasına bakma zorunluluğu yüzünden uzun erimli bakışı güçleştirebilir. Türkiye siyasi tarihi benzeri örnekle doludur. Buna bir de muhalif unsurların iktidara gelme uğruna yabancı odaklarla işbirliğine açık tarzı da eklendiğinde karşı karşıya kaldığımız tablonun karmaşıklığı iyice ortaya çıkar.
Buna rağmen...
Çare, ülkenin yönetimi için güvenoyu alan kadrolarda. Daha fazla kuşatıcı ve kapsayıcı olmak, sivil güce yaslanmak, ekonomide ve yargı alanındaki reformlara yüklenmek, mikro problemleri ve çözümleri de önemsemek, etkili iletişim yöntemleri ile geniş kitlelere ulaşmak...
Çözüm, AK Parti'nin 2001 fabrika ayarlarına, günün şartlarıyla uyumlu, geleceği gözeten yeni yazılım yüklenmesinde...