Son günlerde çeşitli mecralarda
bir darbe söylentisi üzerine yorumlar
yapılıyor... İddialar fısıltı gazetelerinde
manşetler arasında.
Bu iddialar içeride
İlker Başbuğ'un ve
Kemal Kılıçdaroğlu'nun "siyasi
ayak" çıkışlarıyla ilişkilendiriliyor...
Tüm bunların üzerine, FETÖ ile mücadelede
yargının aldığı kimi kararların, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu örgüte karşı kararlı
duruşuyla tezat olduğu eleştirileri ekleniyor.
Basının,
TSK ve yargı içindeki kripto FETÖ'cü unsurlara dair uyarılarını da
unutmamak lazım.
Rand Corporation'ın raporu ve sınır ötesi gelişmeler ise
dış emareler arasında sayılıyor.
15 Temmuz'un hafızası hâlâ diri olan vatandaşların tüm verileri bir arada
okumasına ve "acaba" diye düşünmesine
şaşmamak lazım.
Kaldı ki, yeryüzünde
eli silahlı muhafızların olduğu her ülke, ister demokrasi
isterse diktatörlük olsun, her an askeri
darbe tehdidiyle yüz yüzedir.
***
Sondan başlayalım...
Türkiye'nin rakipleri, askeri darbenin çıkarları için en uygun yöntem olduğuna karar verdikleri anda, koşulları oluşturmak için önlerine çıkan her fırsatı elbette değerlendirirler.
Dolayısıyla ortada "kesintiye uğramış" bir darbe süreci olmadığı için
yenisinin başlamasından kaygılanmıyorum.
İçeriye gelince...
Kripto FETÖ'cülerin devlet tasfiyesindeki zaaflarla ilgili gözüme çarpanları ben de sık sık dile getiriyorum. Ancak darbecilerin tanklarının 15 Temmuz'da yol verdiği siyasilerin değil,
FETÖ'nün birinci hedefi olan Erdoğan'ın iktidarda olması bu Cumhuriyet'in en büyük garantisi.
Dış desteli bir
askeri darbeye, başta CHP olmak üzere muhalefetin teşne olduğuna da 17-25 Aralık'ta saflar netleştiğinden
beri şahidiz. FETÖ'nün siyasetten,
iş dünyasından ve medyadan tasfiyesini
"muhaliflere baskı" diye yorumlayanları
tek tek saymak zaman israfı olur.
Kılıçdaroğlu da muhtemelen, hakkında ciddi bir ithamın önünü almak için bir kez daha çıkıp FETÖ'nün darbe gecesi doğrudan hedef aldığı Erdoğan'a saldırıyor. Aklı başında CHP'lilere bile "yok artık" dedirtiyor.
***
Son darbe girişimini FETÖ'cülerin yapmış olmasının arkasına sığınıp, daha önce yaptıkları
15 Temmuz'u aratmayacak darbeleri, muhtıraları, hukuksuzlukları unutturmaya çalışan
askeri vesayetçilerin açıklamaları ise kuşkusuz ayrı bir başlık...
Görevdeyken, kadrolarındaki FETÖ'cülerle ilgili ne yaptığını merak ettiğimiz İlker Başbuğ'un, durup dururken siyasi ayak tartışmasına girmesi mesela... 15 Temmuz sonrası "FETÖ ile Sayın Cumhurbaşkanı tek başına mücadele etti" derken şimdi
2009 yılında çıkartılan sivil-demokratik bir reformu diline dolaması boşuna değil.
Hala diri olan
askeri vesayet koalisyonu, sivil siyasetinin demokrasinin kazanımlarının rövanşını almak, eski ayrıcalıklı pozisyonlarına dönmek, devlete girmek istiyorlar.
FETÖ'ye kızıp demokrasi yorganını yakmamızı arzuluyorlar..
Elbette halk olarak her türlü sinyale duyarlıyız. Darbeye karşı uyanığız.
Ancak
FETÖ ile kavgaları, darbeyi kimin yapacağı üzerinden çıkan kliklerin,
toplumun kaygılarını istismar etmesine
ve bazı isimleri harcamaya kalkmasına
da fırsat vermemeliyiz.