Irak'ta konuşlu
Haşdi Şabi'ye bağlı Hizbullah Tugayları'na yönelik ABD saldırısında 28 kişi hayatını kaybetmişti.
Bu olayın ardından Bağdat'taki ABD Büyükelçiliği'ne yönelik bir
işgal girişimi yaşandı.
Eylemin,
İran destekli Haşdi Şabi tarafından
örgütlendiğini bilen
ABD Başkanı Donald
Trump "yeni yıl mesajını"
Twitter'dan Tahran'a
ulaştırdı:
"Çok BÜYÜK BEDEL ödeyecekler.
Bu bir uyarı değil, bir tehdit. Mutlu yıllar!"
İran'ın
dini lideri Ayetullah Hamaney'in Trump'a cevabı da yine
Twitter üzerinden oldu:
"Hiçbir şey yapamazsınız!"
Ne var ki Trump ciddi olduğunu sanal
ortamda değil sahada gösterdi.
Bağdat'ta havaalanına düzenlenen füze saldırısında
İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı
Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve
Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'i öldürdü!
Bütün dünya ayakta.
***
Gelişmeleri ABD'deki seçimlerden bağımsız düşünmek elbette mümkün değil. Başkan Trump seçim kampanyasında önemli bir koz elde etti.
Bu süreç,
İran'da bir rejim değişikliğine kadar varacak olaylar zincirini ateşler
mi bilinmez.
Ancak bu
olasılığın bir son değil, başlangıç olacağı kesin. Zira bölgede
kontrolü yitiren yönetimler domino
etkisi yaratıp herkesi etkiliyor. Irak'taki ve
Suriye'deki fiili durumun Türkiye'deki,
bölge ülkelerindeki ve Avrupa'daki yansımalarına
hep birlikte şahit oluyoruz.
***
Gelişmeler üzerine Türkiye kamuoyunda ve medyada başlayan tartışmalara baktığımızda
pozisyonların taraflar üzerinden şekillendirildiğini görüyoruz.
Kimi
solcularımız bir anda ABD emperyalizmini hatırlarken, bazıları da
"mezhepçi" bir kutuptan söylem geliştiriyorlar.
Beni ilgilendirense Türkiye'ye
dış politikada açılan yeni alan.
Zira Rusya ve ABD ekseninde başarılı bir denge politikası yürüten Ankara,
son krizin çözümünde şimdiden göze çarpan en etkili aktör.
Ankara'nın krizin ilk anlarından itibaren göze çarpan soğukkanlılığını kaybetmemesi hayati.