Barış Pınarı Harekatı'nın Washington'u nasıl etkilediğini hem Türkiye'ye yönelik "çılgın" çıkışlardan, hem de ABD Başkanı Trump'a yönelik girişimlerden görüyoruz.
Peki, Türkiye iç siyasetini yani Ankara'yı nasıl etkiledi?
Tıpkı Washington gibi Ankara'da da taşlar yerinden oynadı. En büyük sarsıntıyı CHP yaşadı ve yaşayacak. İlk sarsıntı, siyaset mühendisliğiyle kotarılan, ilkeler üzerine değil "AKParti karşıtlığı" üzerine kurulan CHP-HDP gizli ittifakında yaşandı.
Sarsıntıya ilk olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Suriye tezkeresi için "İçimiz yana yana 'evet' diyeceğiz" sözleri yol açtı. O söze hesap soran bir edayla HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan cevap verdi: "Bölgede yaşananlara ses çıkarmayanlar,bizden cevabı gerektiği zamandamutlaka alacaktır."HDP'yle ittifakı gizli kapaklı yapan, PKKve YPG'nin terör örgütü olduğu gerçeğinigörmezlikten gelen CHP, er veya geçbu gerçekle yüzleşecekti. Hâlâ bu gerçeğinüstünü örtmeye çalışıyor ama boşuna.
Kamuoyunda ve parti içinde CHP yönetiminin HDP'yi hatta Suriye'de Kürt partilerine bile yaşama hakkı vermeyen PYD'yi koruyan yaklaşımı ciddi ciddi tartışılıyor.
Bu tartışmaya, CHP'yle HDP ittifakının oluşmasında etkili olan HDP'nin eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da katıldı.
Yerel seçim öncesi HDP seçmenini CHP'ye yönlendirmek için "Gerekirse bağrınızataş basın" diyen Demirtaş, şöyle diyordu: "Hiç kimse bugünleri de unutmayacaktırelbette. Günü geldiğinde kimsebağrına taş falan basmayacaktır."O gün ne zamandır bilmiyorum ama şutabloya bakın, koca CHP, içi yana yanasiyaset yapıyor, açık açık çıkıp bir tavır koymuyor,öteki "bağrına taş" basarak tesellibuluyor.
Ortada gizlenen bir durum olmasa bu iki siyasi aktör böyle ağlamaklı hale düşer mi?
CHP'nin bu noktaya nasıl geldiği sır değil ama yine de şunu söylemek gerekiyor; eğer CHP, HDP'yle şiddete karşı açık bir ittifak yapsaydı kimse itiraz etmez, siyaset de mecrasında akardı. Ama yapmadılar çünkü bunu "üst akıl" da istemedi. Bu nedenle bu siyasi birliktelikten halkın hayatına dokunan bir siyaset çıkmaz. Bunu da yine HDPPYD ve FETÖ ile ilgili CHP içindeki son tartışmalar nedeniyle söylüyorum.
Yılmaz Ateş, FETÖ ve İnce
Geçen hafta benim de katıldığımCNNTürk'teki bir programda CHP'nin eskiyöneticisi ve milletvekili Yılmaz Ateş,FETÖ ile ilgili çok tarihi bir tespit ve özeleştiriyaptı. 2010 yılında o dönem CHP GenelBaşkanı Deniz Baykal'a kurulan kumpasolayını değerlendirerek şöyle diyordu: "Terör örgütünün 2010 yılındapartimize kurduğu kaset komplosunakarşı yönetim olarak dik duramadık. MHP dik durdu. Fenerbahçe dikdurdu kendilerini tebrik ediyorum. Bukonuda söz söyleyecek tek örgüt CHPörgütüdür. Ama genel başkan yardımcısıolarak içinde yer aldığım yönetimmücadeleyi göze alamadı, terör örgütüneteslim oldu."Müthiş ve bir o kadar da samimi, açıkbir özeleştiriydi bu. Ama ne yazık ki CHPyönetimi bu samimiyete karşı, geçmişi veFETÖ'yle ilişkiyi sorgulamak yerine, söyleyene"soruşturma" açarak cevap verdi.
Bu da şaşırtmadı ve tam tersine Ateş'in iddiasını doğruladı.
İlginçtir bu konuda sert tepki verenlerden biri de Cumhurbaşkanı adayı olmak için çırpınıp duran Muharrem İnce'ydi. Ateş hakkında savcıların soruşturma açmasını istedi. Aslında iyi olur çünkü bu vesileyle biz de İnce'nin seçim öncesi; "Amerikalılar beni aradı. TürkiyeFETÖ'yü, ABD'den usulüne göre istenmemiş"sözündeki o Amerikalıların kimolduğunu öğrenmiş oluruz.
Sahi kimdi o Amerikalılar?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.