Terör ve teröristle mücadelede en yoğun siyasi ve hukuki tartışma Türkiye ve İspanya'da yaşandı.
Her iki ülkede de siyasetle şiddet arasına mesafe koymayan ve terörü meşru gören, motivasyon kaynağı olan bir siyasetçi ve aydın aklı var. Bunun bedelini her iki toplum da ağır biçimde ödedi halen de ödüyor. Hatırlayın, İspanya'da siyaset yapmak için ciddi bir demokratik zemin olmasına rağmen ETA ve onun siyasi ayağı Herri Batasuna şiddetten vazgeçmedi. Ama daha vahim olanı bir kısım aydının da şiddete destek vermesiydi. İspanya nihayet2 binli yıllarınortasında bunasert bir cevapverdi. Önce HerriBatasuna partisinikapattı, sonrada partinin genelbaşkanını terörüövmekten cezaevinekoydu. AİHM debunu onayladı.
Bugün benzer bir süreç Türkiye'de de yaşanıyor. Teröre karşı çok yönlü bir mücadele yürütülürken ne yazık ki teröre meşruiyet kazandıran, öven, siyasi, akademi ve medya ayağına karşı da mücadele verilmek zorunda kalınıyor.
Bu yüzden düşünce ve İfade özgürlüğünün olmadığı, siyaset yapmanın önünün kesildiği iddiasıyla sürekli yaygara kopartılıyor.
Bu tavrın daha küresel boyutunu ABD ve AB gibi aktörlerde de görüyoruz.
Onlar da FETÖ, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerini benzer bir argümanla kucak açıp, kolluyor.
Bu konuda sınır tanımayan ülke ise ABD...
Suriye'de DEAŞ denilen terör örgütüyle ilişkisine bakın. Önce bir DEAŞ üretip, vahşetiyle dünyayı korkuttu, sonra da onu yok etmek bahanesiyle PYD'yle kirli bir işbirliğine girdi.
En sonunda da ABD ve PYD'nin gözcülüğünde küresel terör örgütü DEAŞ, Rakka'dan elini kolunu sallayarak çıktı ve dünyaya yayıldı.
Peki, buna bizim aydınlarımız, akademisyenlerimiz nasıl baktı? İşin belki de en vahim noktası burası.
Tartışılması için bir örnek yeterli. Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. MustafaAydın, Habertürk TV'de Rakka'dan DEAŞ teröristlerinin ABD ve PYD işbirliğiyle salıverilmelerini şöyle yorumluyordu: "İki savaşan tarafsınız. Ve karşı tarafbulunduğu bölgeyi 'terk edicem ve burayasana devredicem' diyor. Siz 'hayırben sizi öldürene kadar devam edicem,bu arada benden on bin kişi ölsün müdersiniz?' yoksa 'buyur git mi dersiniz?'Burada olan ahlaksız bir teklif var. Ama savaş stratejisi de bunu gerektirir. Ben gidiyorum diyeni niye tutasınızki... Ve nereye gidiyor? Sizin birdaha savaşmayacağınız bölgelere. Avrupa'ya, ABD'ye veya Türkiye'ye gidiyor. Dolayısıyla bunu açarsınız. Tamam,burada ahlaklı olmayan bir şey var amaesas olan ABD'nin bunu biliyor, gözyumuyor ve hâlâ silah vermeye devamediyor olması. ABD burada güçlü birnüfuz bölgesi oluşturmak istiyor."İzlerken donup kaldım. İnanılır gibi değil.
İki devlet arasındaki savaştan değil, dünyanın en vahşi terör örgütü DEAŞ ile yapılan anlaşmadan söz ediyoruz. Bu örgüt üyeleri ya etkisiz hale getirilir ya tutuklanır ya da yargılanır.
Aksi suçtur. ABD'nin işlediği bu suçu meşrulaştırmanın, makul göstermenin hiçbir mazereti olamaz.
Ama bizim aydın aklı onu "ahlaksızteklif" olarak değerlendiriyor. Bu durumdaABD'nin ahlaksız teklifini meşrulaştırmak daonun kadar ahlaksız değil mi?
Tıpkı "Silahı bırakmayın ucuza gidersiniz"diyen, "katil devlet" diye bildiriyayınlayıp PKK'ya tek söz etmeyen aydın aklıgibi.
Aydınlar bu tehlikeli yaklaşımla yüzleşmediği sürece terör biter mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.