Bu günler geçip gidince...
Gösterişten, şatafattan uzak, sade bir yaşamın değeri anlaşılacakmış... Böyle fikirler dönüyor ortalıkta. Keşke haklı olsalar! Bana kalırsa, hayal kuruluyor, dilek tutuluyor... Tuzu kuru çevreler
muhtemel mahrumiyet günlerinin şimdiden oluşturduğu tedirginliği böyle allayıp pullayarak bastırmaya
çalışıyor. Sonra sosyal medya
bu "ambalajı" alıp bütün kesimlere
hızla yayıyor. Oysa modern insan
henüz "
sade yaşam"ın doğru düzgün
bir tanımını bile yapabilmiş değil. Gardırobundaki fazla giysileri, odasındaki fazla sandalyeyi kapı önüne koymayı sadeleşmek sanıyor...
***
"İç yolculuk" deyimi de pek gözde şu sıralarda... Oysa çok patırtı var. Zihinler güncel enformasyonla tıka basa dolu. Kalpler endişeyle çarpıyor. Hepsinden önemlisi,
evin içerisinde olmak bizde bir "
iç" oluşturmaya yetmez, yetmiyor. Ne yolculuğu? Her yer duvar!
***
Şöyle biraz geriye çekilip bakınca, anlıyor insan.
İşte 3. Dünya Savaşı! Neden mi? Her gün önümüze rakamların gelmesine bakıp anlayabilirsiniz.
İnsanlık, istatistik nesnesi artık. Kayıplar sayılardan ibaret. Ve cepheler var. Cephedekiler (sağlık çalışanları) ölümle burun buruna, diğerleri tedirginlik içinde başlarına gelecekleri bekliyor... Neymiş? İlle de silahların konuşması; apaçık savaşan tarafların oluşması gerekmiyormuş...
***
Kendilerini evden dışarı atmadan rahat edemeyen yaşlılarımızın bunu neden yaptıkları
konusunda henüz dişe dokunur iki çift laf
göremedim bizim sosyal bilimcilerden... Fakat
her konuda saha çalışması yapan, olur olmaz
meseleleri yıllarca araştıran Batılı sosyal bilimcilerin
de kendi toplumlarındaki "
tuvalet kağıdı istifçiliği" karşısında nasıl çaresiz kaldıklarını
dikkatle izliyorum. Hevesliler, hızlılar, hemen
makaleler yazmaya başladılar ama söyledikleri
şimdilik pek kof kalıyor. Ancak hepsinin ortak
sözü şu: Gelişmiş toplum insanlarını hiç gelişmemiş
bir yanı var:
Muazzam bir mahrumiyet endişesi... Paniklediklerinde kötü oluyor. 2008'de medyada "pirinç kıtlığı yaşayabiliriz " haberlerinin çıkmasının hemen ardından ABD'de sürpermarketlerin pirinç raflarının nasıl yağmalandığını anlatıyorlar.