Bir gazeteci arkadaş, "AhmetNecdet Sezer'in sesi niçin çıkmıyor"diye yakınmış...
Öyle ya, başta Obama olmak üzere Clinton, hatta Al Gore bile Amerikan siyasetinde, ayrıca hayır işlerinde "faal" görünüyorlar, köşelerine çekilmediler... Demirel bile oturduğu yerden siyaseti izlerdi. (Artık hali kalmadığı için "Tayyip Erdoğan'ıbaltalama görevini" Hüsamettin Bey'e bırakmıştı... Hüsamettin Bey düşündü düşündü, "Kemal Bey'eyürüyüş yaptırma" formülünü buldu... İşe yaramadı ama zarar yok, yaratıcılık ürünüdür.)
Ahmet Necdet Sezer, görevi bıraktığı günden beri ağzını açıp da iki laf etmedi hiçbir konuda.
15 Temmuz'a bile karşı çıkmadı. Fetö'ye hiç değinmedi.
Muhalif gazetecilerin yakınmalarında "şu Erdoğan'a iki laf etmeyecekmisin" sızlanması seziliyor ama bu yakınma abestir.
Ahmet Necdet Sezer bir politikacı değil, bir devlet adamı hiç değil, bir memur emeklisidir.
O mevkiye de halk tarafından değil, Ecevit tarafından seçilmişti!
Ecevit bunu hep yapardı: Cumhurbaşkanlığı seçimi mecliste tıkanınca "asker bürokrat olmasın da barisivil bürokrat olsun" tavrını koyardı.
Aklına gelen de hep Anayasa Mahkemesi Başkanı olurdu tabii.
İlle bir memur...
Lise mezunu olduğu için kendisi öne çıkamıyordu...
Ecevit kendisi de bürokrasinin temsilcisiydi. "Halkçı" malkçı söylemi genç kuşakları yanıltmasın. Ecevit iliklerine kadar CHP'liydi. "Sol Kemalist" olması bu gerçeği perdelemesin. (Halkçılık yapılacaksa onu da Nevzat Tandoğan, pardon CHP yapardı!)
Anayasayı değiştirmek, cumhurbaşkanını doğrudan halka seçtirmek de, o dönemin politikacılarının çapını çok aşan bir devrimdi.
Halk seçerse maazallah bir tornacının oğlu ya da çocukluğunda futbol maçlarında su satmış bir Kasımpaşalı o koltuğa geçip oturuverirdi sonra!
Ne yani, devlet halka mı bırakılacaktı? Halkın görevi devlete hizmet etmekti. Devletin halka hizmet gibi bir yükümlülüğü yoktu.
Allah korusun, sonra kısa bacaklı ve kıllı adamlar gelirler, bunalıma girmiş geçkin Kemalist bayanlara sarkıverirlerdi...
***
Ahmet Necdet Sezer'in "konuşması" için bugün hiçbir neden yoktur.
Çünkü günümüzde, sivil iradeye teslim olmamak için direnen bürokrasinin ila maşallah birçok sözcüsü vardır. Sesleri de çok çıkıyor.
Kendisi de bir emekli memur olan Kılıçdaroğlu o işi hakkıyla yapıyor. (Emekli orgeneral İlker Başbuğ daha da ileri gidip "sivil vesayet kuruldu" diye yakınıyordu.)
Ahmet Necdet Sezer'in "konuşması" ancak kendisi gibi memurları rahatlatır. Ama onlar da kendi gazetelerini okuyup kahvehanede bol bol rahatlıyorlar zaten. Seçimlerde de üzülmek üzere.
Gazeteci arkadaş "Sezer bir emekligazete okuru gibi davranıyor" demiş.
"Gibi"si fazla olmuş. Bir emekli gazete okurudur.
Hangi gazeteleri olduğunu tahmin etmek de zor değil.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.