Osmanlı'nın son dönem hariciye nazırlarından Keçeçizade Fuat Paşa'ya izafe edilen: 'Günümüzün enkuvvetli devleti tabii ki Osmanlı. Baksanıza siz dışarıdan biz içeridenuğraştığımız halde yıkılmıyor'sözünü, Türkiye için de kullanabiliriz.
Kendi ayaklarımız üzerinde durma konusunda kararlı olduğumuz için karşıkarşıya kaldığımız saldırıların haddihesabı yok. Dışarıdan kaynaklanan bu saldırıların hatırı sayılır iç destekçileri de var...
Bir kesim, bu saldırıların iktidarda bulunan AK Parti , daha doğrusu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la alakalı olduğu kanaatinde.
Bunlar, saldırıları yapanları değil Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti iktidarını suçluyorlar.
Oysa, saldırıların kişi ve kurumlarsebebiyle değil, daha çok birileriniciddi şekilde rahatsız eden icraatlarsebebiyle gerçekleştiği çok açık...
İcraat dediklerimiz de, iç ve dış meselelerde ülkemizin ve milletimizin menfaatlerinin temel alınması. AK Parti ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedef alınıyor olması, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri konusunda taviz vermeye yanaşmıyor oluşları sebebiyle...
Bulunduğumuz bölge ile ilgili hesaplar yapan güçler, Türkiye'nin ısrarlı bir şekilde bölgenin menfaatlerinin yanında durmasından rahatsız oluyorlar. İstedikleri her şeyi yapmasınaalıştıkları Türkiye yerine, kendisininve bu arada kıyamete kadarberaber yaşayacağı komşularınınmenfaatlerini önceleyen bir ülkeylekarşılaşmak, ciddi şekilde canlarınısıkıyor.
Bulabildikleri hemen her fırsatta ve çoğu zaman da bilinen bütün objektif gerçekleri ters yüz ederek ülkemizeyönelik saldırılar yapanların enrahat oldukları konulardan birisi de,içimizdeki işbirlikçileri... Bunlar, ne olursa olsun her şeyi kabul etmeye hazır durumdalar çünkü.
Esas hedefi ülkemizi teslim almak ya da en azından baş eğdirmek olan saldırıların arkasındaki mantığı kavramaktan aciz bir güruh bu. Hedefte gözükenlerin alt edilmesi durumunda güllük gülistanlık bir ortama kavuşulacağı hayalleri görüyorlar belli ki. Ancak bu niyetin gerçekleşmesinin, ülkemizin tekraristikrarsız ve kırılgan günleredönmeye mecbur kalması demek olduğu gerçeğinden habersiz gibiler.
'BİZ OLSAYDIK' DİYENLER...
Teslim olmak ya da en azından baş eğmek, kavuştuğumuz ve daha da yükseltilmesi gerektiğine inandığımız hayat standartlarının kısa bir süre içerisinde yerlerde sürünmeye başlaması demek.
Batı ile omuz omuza yol aldıklarını düşünüp, ülkemizin teslim alınmasıya da zayıflatılması durumundakendilerine zarar gelmeyeceğinihayal edenlerin temel yanılgıları da zaten burada.
Hayat standartlarının geriye gitmesi demek; eğitim, milli savunma, sağlık, bayındırlık alanında geriye gitmek manasına geleceği gibi, bu arada ülkemizi daha ilerilere götürecek büyük yatırımlara da veda etmek demek.
Demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi parlak sözler edenlerin esas meseleleri, ülkemizi tekrar söz dinler ve itaat eder bir hale getirmek.
Bunun ise ülkemizin zenginliklerinin yağmalanması ile neticeleneceğinin, artık çocuklar bile farkında.
Bütün bunların yanında esas mesele ise galiba şu: Yaşananların pek ala farkında olup, saldırılarınnerelerden geldiğini ve hanginiyetle yapıldığını iyi bilenlerdenbazılarının da, bu işin failleri yerine, onlarla mücadele edebilmek için ellerinden geleni yapanları suçlamayı tercih etmeleri...
Saldırıların ve bunların niçin yapıldığının farkında olanlar, verilen mücadeleye katkıda bulunmasalarda, en azından köstek olmasalar keşke...
'Biz olsaydık böyle olmayabilirdi' şeklindeki bakış açısının kimseye faydası olmadığı gibi, karşılığı da yok...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.