ABD, 11 Eylül'ün ardından Afganistan'ı sonrasında da biyolojik kimyasal silahlar bulundurduğu bahanesiyle Irak'ı işgal etmişti. Bahanenin yalan olduğunun ortaya çıkacağı kaygısıyla olsa gerek, Irak'a insanhakları ve demokrasi getirecekleri gibi, yalan olduğunu kendilerinin de bildikleri başka vaatlerde de bulunmuşlardı.
Afganistan'ın ve Irak'ın içinde bulundukları durum, bahane ya da vaatler ne olursa olsun, ABD için önemliolanın menfaatleri ve stratejikhesapları olduğunu ortaya koymuş durumda.
Suriye ile ilgili gelişmelerin aldığı hal de, dünya jandarması pozunda gözükmeyi seven ABD'nin, barış demokrasi, insan hakları gibi konuları değil, var olan bir durumu nasıl menfaatlerine uygun hale getirebileceği konusuyla ilgilendiğini gösteriyor.
2011 Mart Ayı itibarıyla iç karışıklıklar yaşanmaya başlandığında, BM ya dabaşka mekanizmalarla müdahaleedilebilse Suriye'de belki bütünbu yaşananlarla karşı karışakalınmayabilirdi.
Ancak, işin başında Suriye konusunda bir şeyler yapmaya niyetli gözüken ABD ipe un sermeye başlayınca, yüz binlerin hayatlarını kaybettiği ve milyonların muhacir haline geldiği karışıklıklar yaşanmaya başlandı.
Suriye meselesi ortaya çıktıktan hemen sonra Irak'ta ortaya çıkıp, sonra Suriye'de de etkin olmaya başlayan DEAŞ üzerinde odaklanmak, ABD'nin ileriye yönelik hesapları için iyi bir bahane oluşturdu..
Geriye doğru bakıldığında, bilinmeyenleri bilinenlerindençok fazla olan DEAŞ bahanesiyleyapılanların haddi hesabı yok nerdeyse. Bu süreçte atılan ya da atıldığı söylenen taşların ürkütülen kurbağalara değip değmediği de ciddi bir merak konusu.
Büyük iddialarla ortaya çıkan ve kısa sürede büyük bir güç ve alan kazandığı havasını veren DEAŞ'ın, daha çokABD'nin bölge ile ilgili stratejik vetaktik hesaplarına uygun adımlaratmış olması, işin bir tarafı.
EVDE Kİ HESAP...
Önceden kimsenin ehemmiyet vermediği bir yapı iken, DEAŞ vesilesiyle kıymete binen ve onlarca ülkedenoluşan DEAŞ karşıtı koalisyonunsilahlı kara gücü olduğu söylenenPYD/YPD ise, işin asıl önemli diğer tarafı.
Son gelişmelerle, elinde bulundurduğu hemen her yeri kaybeden ya da istendiği için teslim edip, ABD korumasında oralardan çekilen DEAŞ, fiilen bitmiş durumda. Örgüte hizmet edenlerinşimdi nerelere gittikleri ve oralardaneler yapacakları ciddi bir muamma.
ABD'nin, Suriye'de olup bitenleri engellemek yerine, Irak'ta ortaya çıkan ve giderek Suriye'de de etkin olmaya başlayan DEAŞ'la mücadele adı altında sürdürdüğü operasyonlarla nihai olarak nereye varmak istediği, nerdeyse netleşti...
Güya DEAŞ'la mücadele adı altında PYD/YPG'ye aktarılan binlerce TIR dolusu silahın bundan sonra ne olacağı, önemli bir soru. Ancak en önemli ve yakıcı soru ise, Kobani kuşatmasısırasında üç-beş yüz DEAŞ militanıile baş edemeyen PYD/YPG'ninon binlerce teröristi neredenbulabildiği?..
Belli ki Irak işgali sonrası bölgede akla gelmedik rezaletlere imza atan ve sonradan Academy ismini alan Black Water ve benzeri lejyoner kuruluşlar devrede. Yani tıpkı DEAŞ gibi, PYD/YPG'nin çoğunluğunu da lejyonerleroluşturuyor...
Binlerce TIR dolusu silah, bazılarına göre 50 bin başka bazılarına göre ise 80 bin terörist... Belli ki Suriye'nin Kuzeyinde koridor oluşturma heveslerinin sonu gelmemiş durumda. Koridorunoluşturulacağı varsayılanyerlerin sakinlerinin yerlerindenyurtlarından olacağı gerçeği de, kimsenin umurunda değil zaten...
Yapanların büyük ihtimalle çok beğendikleri bu hesabın tutmayacağını söylemek kehanet sayılmamalı.
'Evdeki hesap çarşıya uymaz', bizim çok güzel atasözlerimizdendir... Dahası: Taşıma suyla değirmen dönmez!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.