Netamelibir dünyada yaşıyoruz. Uluslar arasında adaleti sağlamakla görevli oldukları söylenen BM ve benzeri kuruluşlar olupbiten haksızlık ve adaletsizlikleriseyretmekle yetinirken, bunlara yön veren büyük güçlerin bütün dertleri de çıkarları...
Müslüman ülkeler, yaklaşık iki milyarı bulan nüfusları ile tabiri caizse gücünün farkında olmayan bir dev. Yediği darbeyle iki seksen yere uzanmış veşaşkınlıktan henüz uyanamadığıiçin ayağa kalkmayı aklınagetiremeyen bir dev.
Oysa azıcık gayret edilse, ayağa kalkmak bir yana, iki milyar nüfusunimkanlarıyla dünyayı daha iyiyaşanabilir bir hale getirebilmelerimümkün Müslüman ülkelerin.
Uluslar arasında adaletin kendiliğinden sağlanamayacağını ve adaletisteyenlerin bunu güçlü bir şekildetalep etmesi gerektiğini, artık çocuklar bile öğrendi. Güçlüler kendi menfaatlerine oluşturdukları bir çark oluşturmuşlar ve bunun aksaması için bütün tedbirleri de almış gözüküyorlar.
Oysa insanoğlu, istenirse her şeyin yapılabileceğini de biliyor. Bütün mesele, ne istediğini bilmekte ve bunu teminedebilme yolunda gayret gösterip,ödenmesi gerekli faturalardan dakaçınmamakta...
Halklarının büyük bir çoğunluğu Müslüman olan 50'den fazla ülke, hakim güçler tarafından bazen üstü örtülü ama çoğu zaman da açık bir şekilde istikrarsızlığa itildiklerinin farkında. Bu durumdan kurtulmaları gerektiğini de biliyorlar. Ancak, bunu yapamayacaklarına inandırılmışlar ve bu sebeple de çoğu koyu bir zillet içerisinde.
Bütün dünyanın gözleri önünde, İslam coğrafyasında bin türlükirli oyun oynanıyor ve insanlar saf bir şekilde bu sürecin bir gün normalleşebileceğini umarken, şartlar gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor.
ÜMMET İÇİN KAPRİS... İslam dünyasının bir bütün halinde uyanması, neler olup bittiğini değerlendirmesi ve bu zilletten kurtulabilmek için atılması gereken adımlara kafa yorması gerek.
İki milyara yakın nüfusa sahip 56Müslüman ülkenin, BM'nin kapısınıtıklatıp, 'Nedir bu Arakanlılar'ayaşatılan zulüm, sen nasıl birBM'sin?' demeleri gerekir mesela.
Mevcut yapının adaletsizliğini kabul etmiş bir şekilde, oturup beklemenin kimseye bir faydası yok. Arakan'da olup bitenlerin yarın bir başka yerde yaşanmayacağının garantisi de yok...
BM'ye söylenen söz karşılığını bulmazsa da, patronların kulaklarınakar suyu kaçırabilecek değişikuygulamalar gündeme getirilebilir.
Büyük güçlerle ilişkilerini daha çok şahsi meselelerde gösterdikleri kaprislerle yürüten zengin İslam ülkeleri, budefa Arakanlılar konusunda kaprisyapabilirler mesela.
BM'nin patronu olan ülkelerden alacakları bazı şeyleri almamak ya da daha az almak, onlara verecekleri hususunda biraz daha cimri davranmak ve bu uğurda azıcık mahrumiyete katlanmak birçok şeyi değiştirebilir.
Mesele, bunun ne için yapıldığını onlara hissettirmekte...
20. senesini kutladığımız D-8 bunun için muhteşem bir imkan. Cumhurbaşkanımızın zirve sonrasıyaptığı konuşma da bunun işaretlerinitaşıyor zaten: "D-8 Zirvesi ülkeleri olarakgeleceğimizi birkaç uluslararasıkuruluşun ve aktörün insafınabırakamayız. Biz dünyada adaletarıyoruz. Birilerinin sürekli olarak 'Benne diyorsam o' diyeceği bir dünya değil. 'Ben güçlüyüm, öyleyse haklıyım.'diyenlerin egemen olduğubir dünyayı asla istemiyoruz. 'Haklıyım öyleyse güçlüyüm.'diyenlerin hakim olduğu birdünya istiyoruz."Haklı olduğumuzu biliyoruz. Bütünmesele haklı olmanın güçlü olmayı dagerektirdiğini kavramakta... Ha gayret...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.