ABD Büyükelçiliği'nin başlatıp Türkiye Cumhuriyeti'nin mütekabiliyet gereği misliyle mukabele ettiği 'vize krizi' ile ilgili gelişmeler sürüyor. Detayları bir tarafa, ABDgüçlü olduğunu ve dolayısıyla neisterse yapabileceğini düşünürken;haklılığının bilincindeki Türkiye,yapması gerekeni yapıyor...
Ankara Büyükelçiliği marifetiyle alınan vize ile ilgili kararın, sadece İstanbul Başkonsolosluğu bağlantılı bir 'yerel eleman'ın tutuklanmasıyla ilgili olup olmadığı, şimdilik belirsiz.
Meselenin arka planında, Türkiye'nin FETÖ'nün lider ve mensuplarını isteme konusundaki ısrarı, Rusya'dan S 400 füzeleri alınması, Suriye'nin kuzeyinde İran ve Rusya ile beraber attığı ve atmaya niyetlendiği adımlar ve benzeri başka hususların olup olmadığını, henüz bilmiyoruz.
Ancak, nasıl ki konsolosluk yerel elemanının tutuklanması vizemüracaatlarını askıya alma kararınıizah etme konusunda yetersiz ise, yukarıda saydığımız diğer sebeplerin konuya dahil edilmesi halinde bile karar açısından makul ve mantıklı bir sebep ortaya çıkmıyor.
ABD ile aramızdaki diğer mesele, yani Rıza Zarrab ve Halk Bankası Genel Müdür Muavini'nin tutuklanmaları ve Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan'la ilgili gıyabi tutuklama kararı çıkarılması konusu, nasıl ciddi garipliklerle malul ise, vize müracaatlarını askıya alma kararı da benzer bir şey. ABD'nin tek taraflı olarakaldığı bazı kararlara uymadıklarıgerekçesiyle, başka ülkevatandaşlarını tutuklaması zatengarip bir durum. Ancak, bir başkaülkenin hükümetinde eskiden görevyapmış bir bakanla alakalı tutuklamakararı, çok daha garip.
Cumhurbaşkanımızın bir önceki ABD ziyaretinde, ABD polislerininmüdahale etmemeleri ya dagecikmeleri sebebiyle korumagörevini yapan polislerimizle ilgili kararı da aynı kategoride değerlendirebiliriz aslında.
İÇİMİZDEKİ AMERİKALILAR
Mayıs ayında yaşanan ve ABDpolislerinin seyirci kalması üzerineçıkan olayda gözaltına alınan eylemcilerserbest bırakılırken, Cumhurbaşkanımızadestek olan iki vatandaşımız tutuklanmışve olaya karıştıkları iddia edilen12 Cumhurbaşkanlığı korumagörevlisi hakkında tutuklamakararı çıkartılmıştı.
Konunun en ilgi çekici taraflarından birisi de, haklarında tutuklama kararı çıkartılan polislerden bazılarının o arada Cumhurbaşkanımızın yanında değil eşinin yanında olmaları. Daha da ilgi çekici olan ise, bu korumapolislerinden bazılarının o ziyaretiçin ABD'ye bile gitmemiş olmaları.
Bütün gelişmeler, doğrudan ABDyönetiminin değilse bile, ülkeiçerisindeki birtakım güçlerinTürkiye ile ilişkilerde problemçıkarmaya ya da var olanproblemlerin şiddetini artırmayaçalıştığını gösteriyor. Buradaki esasmesele ise, sıklıkla hukuk vurgusu yapanABD tarafının, olup bitenlerde hukukihaklılık yerine, güce dayalı haklılıkarayışı peşinde olması ile ilgili...
Gelişmelerin esas sebebi olarak gözüken konsolosluk yerel elamanının, ülkemizin son dönem yaşadığı birçok talihsiz olayla bağlantılı olduğu ortaya çıkmış durumda. Önce sadece FETÖ bağlantılı olduğu zannedilen şahısla ilgili soruşturma derinleştikçe de, yeni durumlar ortaya çıkıyor.
Türkiye'nin ülke olarak karşılaştığı en büyük sıkıntılardan birinin ardındaki kişiyi iade etmemek için yargı bahanesine sığınan ABD'liler, sıklıkla 'hukuk'tandem vursalar da, belli ki 'güçlüyüzve istediğimizi yaptırırız' mantığıile hareket ediyorlar.
ABD'nin güce dayalı haklılık iddiasını doğru bulan içimizdeki Amerikalıların hukuk derken aslında ne demek istediklerini de anlamış oluyoruz böylelikle. Onlar da tıpkı ABD gibi,bildiğimiz 'hukuk'tan değil, 'gücünhukuku'ndan bahsediyorlar belli ki.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.