Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğü olmadığı, eksik olduğu konusunda birileri tarafından yapılan açıklamalar herhalde ciltler doldurur. Bu yöndeki iddiaların aslı astarı olmadığı ve söylenenlerin büyük çapta algı operasyonu yapmaya yönelik olduğu yönünde, yöneticilerimiz tarafından yapılan açıklamalar da keza...
Kurtla kuzu hikayesinde olduğu gibi, ülkemizi bir şekilde köşeye sıkıştırmak isteyenlerin sıklıkla kullandığı bu iddianın aslında herhangi bir karşılığı olmadığını, bütün meselenin ülkemizaleyhine çalışanlara bir tür zeminkazandırmaya çalışmaktan ibaretolduğu, bilenlerce bilinmektedir.
Ülkemizdeki ifade ve basın hürriyetinin eksik olduğu konusunda sıkça açıklamalar yapanlar arasında ABD'liler de var. Belli ki ABDçıkarlarına uygun yayın yapanyayın organları ile ilgili gelişmelercanlarını sıkmakta ve onlar da bu tür açıklamalar yapmaktadırlar.
Bir önceki ABD İstanbul Başkonsolosu, bazı gazetecilerin bulunduğu bir ortamda MİT TIR'ları ileilgili yayınların da basın özgürlüğükapsamında olduğunu söylemişti.
Bunun üzerine aynı durumun benzeri ABD'de yaşansa ne olur, diye sorulduğunda, 'bizde böyle şeyler olmaz' şeklinde cevap vermek zorunda kalmıştı.
O sohbette yapılan konuşmalardan anlaşılan şu idi: 'Bizim ülkemizdeböyle şeyler olmaz' derken, aslında'olamaz' demek istiyordu ABDBaşkonsolosu. Avrupalılara benzer bir şekilde, bazı şeylerin bizim için lüks olduğunu ima ediyor ve ihanet manasına gelen yayınları bile hoş karşılamamız gerektiğini anlatmaya çalışıyordu.
Son olarak ABD Ankara Büyükelçisi'nin yaptığı da, geçmişte yaşananların tekrarından başka bir şey değil. İfade ve basın özgürlüğü denince mangalda kül bırakmasalar da, bu özgürlüklerin ucu kendilerinedokunduğunda feveran eden biranlayışta olduklarının altını kuvvetlice çizmiş oldu ABD Büyükelçisi.
'O KADAR DA DEĞİL!'
15 Temmuz'la ilgili ortaya çıkan bazıhususlarda devlet olarak kendilerinedüşeni yapmadıkları ve bundan böyleyapmaya da pek niyetli olmadıklarını,biliyoruz. Ancak 15 Temmuz'un bazıaktörlerinin ABD elçiliği ya dakonsolosluğu üzerinden yaptıklarıatraksiyonların ortaya çıkmasısebebiyle ciddi rahatsızlıklar duydukları,açık.
Basın özgürlüğü denilen şey hakikaten varsa, ona saygı duyduklarını söyleyenlerin kesinlikle problem etmemeleri gereken bir sebeple, ülkemizin saygın gazetelerindenbirisine çamur atma gayretinegirmiş durumda, ABD Büyükelçisi.
Daha da vahimi bu gazetenin bir hanım yazarına vaki davetlerini iptal ederek güya refüze etmeye çalışmakla da, ifade ve basın özgürlüğükonusundaki sarf ettiği bütünsözlerin aslında herhangi biranlamı olmadığını da göstermiş oldu büyükelçi.
Bu olay, ne yaparlarsa yapsınlar batılı bir ülkeden gelen herşeyi kabullenmeye meraklı bazıçevreleri memnun etmiş olabilir belki. Ancak bu milletin gerçek evlatlarının zihninde kalacak tortu, doğru olan bir davranış karşısında bile objektif davranamayan ve aklı sıra bir de intikam almaya çalışan bir diplomat gerçeğidir.
Bugün Sabah Gazetesi ve onun yazarı Hilal Kaplan'ı hedef alan bu çirkin davranış, yarın akılları başlarına gelip önceliği ABD çıkarlarına değil ülkemizin çıkarlarına verebilecek her yayın organı ve yazar için varit olabilir. Kimin ne dediğine, bunu niçindediğine ve aslında neler olupbittiğine kafa yormamız gereken birzamandayız.
Sağ olsun demeyeceğiz tabii, ama ABD Büyükelçisi, 'Basın özgürlüğüdedikse, o kadar da değil'manasına gelen çirkin davranışı ile bu gerçeği bir kez daha hatırlatmış oldu bizlere...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.