Son söylenecek olanı baştan söylemek gerekirse, Katar,'çok olduğu' ya da 'çok olmayabaşladığı' için hedefseçildi!.. Gerçekten 'çok mu oldu' yani birilerine göre haddini mi aştı, ayrı mesele. Ancak, 'çok olmaz' ya da olmaya çalışmazsa yok olacağını bildiği kesin...
Ansiklopediler ve kitaplara bakılırsa, dünya tıkır tıkır işleyen bir mekanizmaya sahip. Devletler,varlıklarını,birbirleriyleolanmünasebetleriniBMşemsiyesi altında ve uluslararasıkurallara uygun bir şekildesürdürüyorlar... Kitaplarda böyleyazıyor yani.
Ancak dünyanın işleyişinin gerçekte böyle olmadığını ve işin içine güç girdiğinde durumun bambaşka bir hal aldığını biliyoruz. Bunu anlayabilmek için uzun araştırmalara da gerek yok aslında. Hemen her zaman güçlü birdevlet ya da devletler tarafındanbaşlatılan krizlerle karşılaştığımıziçin, örnekler oldukça bol.
Katar, dünyanın aslında nasıl döndüğü konusunda bilgi sahibi olabilmek için kullanabileceğimiz son örneklerden birisi. Ufak tefek gözükse de, aldığı kararlar ve bunların uzantısı olarak yaptıkları açısından oldukça önemli bir ülke. Birilerinin arzuettiği şekilde davranmadığı içinde hedef tahtasına konulmuşdurumda Katar.
İşin ilgi çekici tarafı, hedefe konulma sebebi olarak zikredilen sebeplerin hiç birisinin gerçeği yansıtmaması.
Hani, yakın tarihte gerçekleşmişolsa, Roma'yı da Katar'ınyaktığı söylenecek neredeyse.
Algı operasyonu konusunda oldukça maharetli olan çevreler, söylenenlerin gerçeği ifade etmediği yönündeki sesleri duymazdan geliyor ve alabildiğine yükleniyorlar bu ülkeye.
Katar'dan istenenlerden birisinin de El-Cezire'nin susturulması. Sadece bu bile, meseleye anlamaya kafi aslında.
El-Cezire, algılarla mücadelede önemli bir işlev görüyor çünkü. Uluslararasımedya kuruluşları, sistemin arzuettiği şekilde yayın yaparken,El-Cezire gerçek bir habercilikyapıyor çünkü.
HOP, BİR DAKİKA!..
Oluşturulan ve oluşturulmaya çalışılan algılar üzerinden değil, bölge gerçekleri ve bunların gerektirdikleri üzerinden hareket eden bir ülke Katar. Böyle olduğu için de, bölge üzerine hesapları olan güçlümihrakların istedikleri gibideğil, bölgenin ve tabii ki kendimenfaatlerinin gerektirdiği şekilde davranıyor.
Katar'ın karşı karşıya bulunduğu durum, ülkemizi de ciddi şekilde ilgilendiriyor. Tıpkı bizim gibi, mümkün olduğu kadar doğruları yapmaya çalıştığından, bölge ile ilgili konularbaşta olmak üzere, Türkiye'ninen iyi anlaştığı ülkelerden birisi.
Bunun farkında olan yöneticilerimiz, Türkiye'nin ne yapması gerekiyorsa, bunu yapıyorlar.
Katar'la ilgili durumun bundan böyle nasıl devam edebileceği konusunda, çoğu kötümser denebilecek çeşitli tahminler var. Ancak durumun bizi ilgilendiren yönü, doğru olanı mı,yoksa güçlü olduğu düşünülenbirilerinin arzu ettiklerini yapmayımı savunacağımız...
Gerçekler yerine birilerince oluşturulan algıları konuşmak, işin en kolay tarafı. Teslim olunursa rahat edileceğine inananların tercih edeceği yol da bu. Kendisine yöneltilen suçlamalarla en ufak alakası olmayan bir ülkenin hepimizin gözleri önünde diz çökmeye zorlanmasına bakıp: 'Evet, Katar daçok olmuştu yani' mi diyeceğiz;yoksa 'hop, bir dakika! Bu işte biryanlışlık var' mı?.. Mesele bu.
'Öyle ya da böyle, bizim ne dediğimiz neyi değiştirir?' diye düşünüyorsak, meseleyi yeteri kadar anlamamışız demektir. 'Çok olur' ya da olmayız, ayrı mesele. Ama yok olmamanın yolu,neler olup bittiği konusundakifarkındalıktan geçiyor...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.