Hah, bu güzel işte!
Her yer sakin.
Tatilciler daha toparlanıp yollara dökülmemiş.
Ya uykuyu uzatmışlar ya da kahvaltıyı...
O halde sabah sabah "haydiii şekerbalı geldi!" diye bağıran karpuzcunun kamyonetinin yanından sıyrılıp zeytinlikler arasında gazpedalını yormadantatlı tatlı yolalmanın tam zamanıdır. Camları daaçmalı...
Klima da neymiş!
Biraz akşam denizin vurduğu rüzgarla tepelerdeki dikenlere ve dağ kekiklerine kadar sinmiş iyot kokusu girsin içeri... Bir de şu ağustosböceklerinin şamatası...
Doğrusu çok gürültücüler, nasıl da baş şişiriyorlar demek günah! Biz de yıllar yıllarboyu toprak altında kalıpsonra birden kanat çıkartıpyeryüzünü görsek,kimbilir hiç susmadanne şarkılar söylerdik!
Topu topu bir aylık ömürleri kaldı.
Dinlemeli, durmadan dinlemeli.
Ağustos böceklerini, rüzgarı, dalgaları, suyu...
Biliyor musunuz? Çok az dinliyoruz. Yalnızca birbirimizidinlemektenvazgeçmeklekalmadık;dünyaya kulakkabartmayı daunuttuk! Varsayoksa müzik!
***
Bir de bakmakvar, diyeceğimde...
Çok yazdım.
Durup bakalım, bakmayı unutmayalım diye...
Görsel kültürün iyice baskınlaşması; günümüz insanının kocaman bir göz ve beyinde görme merkezinden ibaret hale gelmesi "baktığı"nı, daha doğrusu "bakabilme"yi becerdiğini göstermiyor. Bakmak, seyretmek,temaşa, vd. Bunlar tefekkürünilk adımları.
Ve bizim bugün görmek dediğimiz eylemle aynı şeyler değil.
Hepsini geçtim...
Şu satırları yazdığım sırada önümde olanı anlatayım...
Az ötemde bir ergen tabletten oyun oynuyordu.
Birden bire yerinden korkunç bir şey olmuşçasına sıçradı.
Sonra "böceek!" diye bağırdı.
Oysa az önce onun oturduğu yerdeydim. Zeytin ağacından oturduğu mindere doğru bir karınca ordusu yol yapmış erzak taşıyordu.
Belli ki, oturmadan önce etrafına bakmamış, kendini mindere atıp tablet bilgisayarını "izlemeye" başlamıştı.
Baksa, karıncaları görecek, oturmaktan vazgeçecek veya bir karınca yolunu şaşırıp da üzerinde yürümeye başladığında korkudan ölecek gibi olmayacaktı.
Hadi o çocuk sayılır daha! Ya biz yetişkinler? Farklı mıyız?
***
Yine yerim yetmedi... Oysa doğru düzgün vedikkatle koklamayı daihmal etmeye başladığımızıvurgulayacaktım.
Parfüm kokluyoruz.
Sabunlar, losyonlar, duş jelleri kokluyoruz ama dünyanın kokularını yavaş yavaş unutuyoruz.
Başka zamana artık...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.