Geçmiş yıllarda, vaktiyle Afganistan'da ABD tarafından ele geçirilerek bir süre Guantanamo'da tutulduktan sonra salıverilen bir gençle sohbetimiz olmuştu.
Tarihin belki de en karmaşık eylemi olan 11 Eylül'ün Afganistan dağlarında saklanan bir kişi tarafından yaptırıldığına inanıyor olması, belki makuldü.
Ancak, içinde hiçbir şeydenhabersiz yolcularınbulunduğuuçaklarınİkiz Kulelereçarptırılıpbinlerce insanınöldürülmesininormalkarşılaması,ürkütücüydü...
Bir Müslümanın nasıl olup da böyle bir şeyi normal karşıladığı sorusuna verdiği cevap 'onlar da Müslümanlarıöldürüyorlar ama...' şeklindeydi.
Müslümanları öldürenlerin uçakta ya da İkiz Kuleler'de bulunanlar olup olmadığı sorusu ise, anlamsızdı ona göre...
Bosna Savaşı sırasında kadınerkek, çocuk ihtiyar demedenkatleden Sırplara aynı şekildemukabele edelim diyen BoşnakMüslümanlara merhum Aliyaİzettebegoviç'in söylediklerinihatırlamıştım o zaman. 'Sırplar bizim düşmanımızdır,öğretmenlerimiz değil' demiştiAliya... Ve 'biz Müslümanız' dediktensonra, Müslümanların savaşırken neleriyapabilecekleri ve neleri yapmamalarıgerektiği hususunda İslam'ın emir veyasakları olduğunu vurgulamıştı.
Son yıllarda İslam Alemi'nin içinde bulunduğu durum sebebiyle ciddi bir savrulma yaşayan Müslümanlardan bazılarının, dinimizin esasları ilekabili telif olmayan davranışlardabulunmaları ve bunları savunmasadedinde marjinal diyebileceğimizyorumlara başvurmaları, üzüntü verici.
Bu durumun kaygı verici taraflarından birisi batıda gelişmekte olan İslamofobia'ya bol miktarda malzeme vermesi. Ama esas mesele, dinimizinemir ve yasaklarını ana akımlardanfarklı bir şekilde yorumlayan buakımların, özellikle de yeteri kadar dini bilgisi olmayanlar açısından kötü örnek olmaları...
ULUSLARARASI İSLAM ÜNİVERSİTESİ
Irak ve sonra Suriye'de yaşanan karışıklıklar sonrası ortaya çıkan DEAŞ, karşı karşıya bulunulan ön önemli problemlerden. Tam olarak ne olduğu ve ne yapmak istediği pek bilinmeyen söz konusu örgüt, İslam'la yenitanışan ya da dinimizi yeterikadar bilmeyenlerden bazılarıaçısından nerdeyse bir cazibemerkezi haline gelmiş gibi.
Mensuplarının karakteristik özellikleri ile alakalı bilgiler, özelikle de batıdaİslam'la yeni tanışan ya da aslındaMüslüman olsa da, uzun yıllardininden bihaber yaşayıp tövbekarolanların, DEAŞ'a katılanlarınağırlığını oluşturduğunu gösteriyor.
Türkiye'den DEAŞ'a katılımın az olması, yetersiz olduğu düşünülse bile ülkemizdeki dini eğitimin bu tür maceralara atılma konusunda gençleri frenlediğinin göstergesi. Hatta ciddi birdin eğitimi almamış gençlerimizinbile, aile, akraba ve komşularındangeleneksel yollarla öğrendiklerisayesinde örgüte yem olmadıkları da bir başka önemli husus.
Bütün bunlar ve daha başka hususlar, Türkiye örneğinin İslam Alemi'ningeleceği açısından oldukça önemliolduğunun göstergeleri.
Çeşitli açıklamaları ve bazı özel sohbetlerinde bu konuya verdiği önemin altını çizen Prof. Dr. MehmetGörmez'in İstanbul'da kurulacakUluslararası İslam Üniversitesi'ninrektörlüğüne atanacağı haberi, bu açıdan çok sevindirici.
El Ezher'in benzeri ancak onun da ötesinde farklı bir model olarak tasarlanan; Türkçe, Arapça, İngilizce dillerinde eğitim yapacak ve Müslüman ülkelerden de öğrenci kabul edecek üniversitenin tüm İslam dünyası içinörnek olması hedefleniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı sırasında unutulmaz hizmetler yapan Mehmet Görmez'in, Uluslararası İslam Üniversitesi'nde de ülkemiz ve İslam Alemi için faydalı çalışmalara imza atacağına inanıyor, hayırlı hizmetler diliyoruz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.