Recep, Şaban derken gelip çatan Ramazan, Recep Şaban derken yine çıkıp gitmek üzere. Oruçlarını olması gerektiği şekilde tutan ya da tutmaya çalışanlar başta olmak üzere, yarın RamazanBayramı'nı idrak etmişolacağız inşallah.
Bu vesileyle Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik ediyor ve hep beraber bayramları gerçek manasıyla kutlayabileceğimiz günlere kavuşmayı niyaz ediyorum.
Bayramın sevinçli günler olması gerektiğini biliyoruz ve öyle geçmesi için de elimizden geleni yapacağız muhakkak. Ama 1 milyar 700 milyonluk İslam Alemi'ninhali aklımıza geldiğinde de,hüzünleneceğiz kaçınılmaz olarak.
Hüzün, sevinç ve bu ikisinin arası haller, hayatın gerçekleri. Tamamen hüzün içerisinde yaşayabilmek pek mümkün olmadığı gibi tümüyle neşe dolu yaşayabilmek de pek mümkün değil. Zaten büyükler 'her insantekinin hayatının 40'da 39'ununçeşitli kademeleri ile hüzün, 40'tabirisinin de neşe ile geçtiğinisöylemişler. Ne kadar doğru olduğunu kendimiz ve çevremize bakarak anlayabiliriz herhalde.
Her zaman yapmamız gereken bir şey belki. Ama Ramazan Bayramı vesilesiyle, ümmet olarak içinde bulunduğumuz durum ve sebepleri üzerine kafa yormak gerek. 1 milyar700 milyonluk bir kitlenin nedenzillet içerisinde bulunduğu ve esasolarak ta nasıl olup ta zillettenizzete geçebileceği, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir husus.
Toplam nüfus ve toplam varlıklar açısından, İslam ülkelerinin tümünün sahip olduğu zenginliklerin hiç de az olmadığını söyleyebilmek mümkün.
Ancak Müslümanların yaşadığıülkelerin bazılarının en fakirler,başka bazılarının en zenginlerarasında olduğu da bir gerçek.
Birtakım istatistiki hesaplar yaparak hükümlere varmanın bizi yanıltacağını bilsek de, söz konusu ülkelerarasında sağlanabilecek akıllıişbirlikleri mümkün ve asılönemlisi de faydalı olur muhakkak.
ÜMİTSİZLİK YOK!..
İslam Alemi'nin geçmişe nazaran daha iyiye gidebilme potansiyeline sahip olduğunu söylemek, iddialı gibi gelse de, öyle değil. Eskidendünyanın nasıl döndüğühususunda kafa yorabilecekkadar bilgilere bile sahip değildik,unutmayalım. Şimdi işlerin nasıl yürüdüğü konusunda eskiye nazaran daha fazla bilgi sahibiyiz, en azından.
Bilginin güç olduğu gerçeği sloganik bir cümle olmaktan daha öte bir şeyse eğer, Müslümanlar sahip olduklarıbilgileri Ümmeti illetten izzetetaşımak için kullanabilirler pekala.
Meselemiz işlerin nasıl yürüdüğü hususundaki bilgilerimizi kendi lehimize kullanmamın yol ve yöntemlerini bulabilmekle ilgili. Biz bu konuya kafa yorarken başkalarının da tam tersi için kafa yorduklarını unutmadan, yapabileceğimiz bazı şeyler vardır muhakkak.
Eğer niyet eder ve bu doğrultuda gayret edersek, ciddi şekilde gelişmiş seyahat ve iletişim imkanlarını da kullanarak, bazı adımlar atabiliriz.
Atmalıyız da... İyi niyetlerle attığımızve atacağımız adımların,Cenab-ı Hak tarafından dadestekleneceği, unutulmamasıgereken bir husus...
Bütün mesele bir yerlerden başlamakla ilgili. Ve hemen hatırlatalım ki, aslında bu süreç çoktan başladı bile. Durumdan, yani zillet halindenşikayetçi olmayıp uyuyanlarınsayısı epey olsa da, izzete nasılulaşılabileceği yani nasıl ayağakalkılabileceği üzerine kafa yoranve adımlar atanların sayısı da azdeğil, şükür...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.